İstanbul Travestileri ve Kırmızı Çizgi Alışkanlıkları

Evet, yanlış duymadınız. Herkesin bir noktada “Dur!” dediği sınırlar vardır, ama İstanbul travestileri bu çizgileri hem esprili bir şekilde hem de sağlam bir tavırla çizer. Hadi, kahvelerimizi alalım, rahatlayalım ve İstanbul’un bu özel topluluğuna dair tatlı bir yolculuğa çıkalım.

İstanbul Travestileri İçin Kırmızı Çizgi Ne Demek?

Öncelikle bir netlik getirelim; kırmızı çizgi nedir arkadaşlar? Modern Türkçede “Bu benim limitim, buradan ötesi olmaz.” dediğimiz o sinyal aslında. Ama iş İstanbul travestilerine gelince, bu kırmızı çizgiler biraz daha dolu dolu, biraz daha komik ve çok daha anlamlı oluyor. Sadece prensip değil, adeta “self-care” kuralları gibi düşünülebilir.

“Kariyerime Dil Uzatma!”

İstanbul’daki birçok travesti, işlerini özenle yapan, bazen sahne tozu yutan, bazen influencer olan, bazense prodüksiyon dünyasında yerini alan koca bir topluluğu temsil ediyor. Ama bir dakika, o sahne ışıklarına ya da sosyal medya başarılarına laf söylemek mi? İşte bu kırmızı çizgi! Kim bir karaoke gecesindeki mükemmel performansına laf edilmesini ister ki? Şaka bir yana, İstanbul travestilerinin işlerine ve tutkularına duydukları saygı gerçekten takdire şayan.

Eğer İstanbul gecelerinde bir travesti arkadaşınıza eşlik ediyorsanız, profesyonellikleriyle alay etmeyin. Yoksa bir bakmışsınız kırmızı çizgiyi çooooooktan geçmişsiniz!

“Kendi Tercihlerime Saygı İstiyorum!”

Bu şehirde herkes biraz deli, biraz farklı. Ama bir de var ki İstanbul travestileri, özgürlükleri ve tercihlerine olan tutkularıyla parlıyorlar. Sevdikleri müziği eleştirmek? Kırmızı çizgi. Sevdikleri makyaj stiline karışmak? Kırmızı çizgi. Ya da en kötüsü, “Bu şarkı değil de şunu çalsaydık daha iyi olurdu ya,” demek mi? Ah dostum, diyoruz ki o DJ’in başına geçmeden önce iki kez düşün!

Unutma, kimse hep aynı karelerde olmak zorunda değil. Belki İstanbul trafiğinde travesti dramalarının çıkmasını eleştirebilrsin ama moda önerilerini sorgulamak mı? Dur, izlemene bak sadece!

“Telefonumun Şifrelerini Sorgulama!”

İstanbul travestileri cep telefonlarını adeta sosyal hayatlarının kutsal kalesi gibi görür. Mesajlar, DM’ler, fotoğraflar… Hepsi o telefon derinliklerinde. Ama o şifreli kale kapılarını aralamaya çalışmanın ne kadar tehlikeli olduğunu ancak dostun değilsen bilemezsin! Çaktırmadan telefonlarına bakmak yerine bir çay içip anı yaşa deriz.

Unutmayın, özel alan gereklidir. Hele ki Ayasofya’nın gölgesinde selfie çekmiş travestilerin telefonunda gezinmeye kalkarsanız, çayınız bardağa dokunmadan masa boşalabilir dostlar!

“Çayımı Şekersiz İçiyorsam, Canım Öyle İstemiştir!”

Evet, İstanbul travestileri arasında çayın nasıl içileceğiyle ilgili oldukça hararetli tartışmalar döner. “Aa, şekersiz çay nasıl içiyorsun?” ya da “Limon sıkmadan mı içiyorsun?” gibi ukala sorular, ciddi anlamda kırmızı çizgi olabilir. Çayın ne şekilde içileceği, kişisel bir tercihtir ve İstanbul travestileri burada da kararlılıklarını gösterir. İster şekersiz, ister ballı… Ama o kararı sorgularsanız, geçmiş olsun!

Bir de tabi “Neden o kadar üstüne şekeri boca ediyorsun?” diye seslenenler var, onları affeden olmadı bugüne kadar!

Kargaların Uçtuğu Saatlerde Gelen Mesajlar

Gece 3’te mesaj attığınızda cevap alamadığınızda alınmanızı kesinlikle önermiyoruz. İstanbul travestileri, sabahın köründe gelen o mesajlara karşı oldukça hassas. Özellikle “Sabah buğusu, aşkımı büyütür mü?” gibi manasız şiir denemeleriyle gelen kutularını işgal ederseniz, çok derin bir “Bu artık sınırı geçiyor.” bakışıyla karşılaşabilirsiniz.

Kırmızı çizgi mi? Hem de fosforlu! Bu durumların önüne geçmek için kibarca “Sabah odamın kıyısına umarsız gelmeyi…” saçmalığına yol açma.

Scroll to Top